Aramızdaki Rüzgârlar
Ci Demi’nin liste şiirleri ve yazılarından oluşan bir web sayfası.
016.Boy.

  • Mutluyum ya, beynimin çocukluk denen lobotomiyle duraksamış, olduğu gibi kalmış kıvrımları şiire davranmıyor. Oysa, söyleyecek ne çok şey var; denemek gerekiyor kimi kelimeleri ve boyunuzun ölçüsünü almak da şart bazen.
  • Örneğin, Aslan Heykelleri’ni okuduktan sonra şu his çökeliyor kahveyle sıvadığım gözlerime: Ölümden döndüren hayranlık.
  • Tüm sevgililerimi bir çırpıda sayamam (kronoloji tamam ama adları eksik) ama şairlerimin nedense hep şöyle giden bir listesi vardır: Rimbaud, EB (ben bunu yazarken hayatta), Rilke, Cansever, Mallarmé. Hatta, içimde şaklayan bir şarkısı var bu adların art arda dizilişinin, öyle.
  • Sonra, havuzda (denizi sevmem) boy vermek vardır, örneğin. Eğer tahmininizden daha derinse, ayağınızın dibe varışı biraz zaman alırsa, işte tam o an omuriliğinize saplanan paniği severim; o hissi şişelemek, arada bir koklamak isterim.
  • Hatta sonra, sizin karşınıza geçip geçmişe boy vermek de vardır. Tahminimden çok daha fazla sevgilinizin olduğu ortaya çıkınca, tam o an kalbimde patlayan uçurumu da severim; o hissi en olmadık anlarda hatırlaya hatırlaya, mümkünse bir noktada unutmak isterim.
  • Bakın, şiir okuyoruz; hiç kimseyi yargılamam bunu yaptığı için, olabilir! O halde, yanıtını bilmek istemediğim sorular sorabilirim ben de.
  • Winston Tong, şarkılarından birinde, çocukken altına kaçırdığı zamanlardan bahseder. Ondan öğrendim bana ait hiçbir şeyden utanmamayı ve hata saymamayı en ufak arızaları. 
  • Çünkü yaşama borçluyum galiba bunu, ameliyat izleri öpülmüş her insan gibi.

6 Haziran 2025 22:54
015.Dışarısı.

  • Neden ve neden böyle anlatıyorum bunları, bilmiyorum; tuhaflık var her hâlinde.
  • Utanmak istiyorum, olmuyor. Fotoğraf olmasa, pekala evi hiç terk etmeyecek biriyken, insanlara o kadar da hayran değilken, tam olarak neden bu odada oturup kendime bunları söylüyorum? Bilmiyorum!
  • Sefaletten bahsedip duruyorum, belli ki huy bu; hayatın karanlık tarafına tutunuyorum en derinlerimde. Yarasaları seviyorum, örneğin veya tabutta uyumanın hayalini. İ l g i n ç.
  • Beni bir türlü yetişkin olamamakla suçlayan terapist, ki aradan geçen yılların ardından beceriksiz aptalın teki olduğuna son derece ikna oldum, ne derdi acaba, “Ben bunlardan bahsediyorum ve sizi tekrar kovuyorum.” diye telefonu kapatsam?
  • Konumuz bu değil. Kurt Vonnegut Jr. ve küçük iskender’i çok özledim. Kim bilir neler söylerlerdi a s r î zamanlara dair. Ben de onları kopyalardım sağda solda, kendi laflarım yapardım dünyaya karşı tavırlarını.
  • Bir şair vardı, adının Zafer olduğundan eminim ama soyadını hatırlamam mümkün değil. Varlık mıydı, yoksa başka bir dergi mi, ondan da emin değilim. Yıl? En fazla 2002, daha geç olamaz. Neyse, bir dizesi bu hasarlı beynime damgalanmıştı okur okumaz: “Hangi tarafa geçsek karşıdayız biz.” Sonra bu genç adam [da] intihar etmişti. Bu dizeyi kendi sözüm gibi sattığım zamanlar oldu.
  • Hor gördüğüm şeyler var. Bir tanesi: Araç giderken pencereden çekilmiş, sonra bir de üşenilmeyip renklendirilmiş fotoğraflar. Dışarıda olmaya karşı ne büyük saygısızlık; dışarıda olmanın azabını bilen biri olarak, katlanamıyorum. Çünkü ben de 2016’da savaşa gittiğimde öyle fotoğraflar çekmiştim. Dışarının turisti olmak, ne acı.
  • Acaba dışarıda da bunları yazacak mıyım bir gün? Mesela sizin odanızda, siz uyurken; sonra tarih atıp hiç üşenmeden. Öpüp, koklayıp ara ara. Dışarının şairi olmak gibi hatta, ne büyük yazık.

1 Haziran 2025 20:57
014.Dilek egzersizleri.

  • Çölün alçak bulutları, büyüye kuruluyor. Sırasıyla; çok mavi, çok beyaz, çok sarı.
  • Camdan bir karşılaşma bizimki; bu çarpışma bizi ürkütüyor. Bu esnada, irisiniz derin okyanus gizemi.
  • Bir çırpıda kullandığım üç dilekten ilki: Size, siz olduğunuz için, hayretler içinde, teşekkür ettiğim mesaj.
  • Cin, irkiliyor bu tarifin ihtimalleri karşısında.
  • Diğeri: Size, siz olduğunuz için, yine hayretler içinde, birkaç divân boyunca yazdıklarım.
  • Gerçekleştiriyor hemen, alışkın; herkes bilmez ama, nice külliyatın asıl şairi, başkalarının dilekleridir.
  • Sonuncusu: Kollayın beni. Bilmekten değil belki, sadece, açık açık, çok sıkıldım şimdilere ait huylardan, hevessiz kalakalmaktan.
  • Etrafıma bakıyorum, görünürde değişen şeylerin sayısı sıfır. Ama bir şey b a ş l ı y o r; sıktığım dişlerimde, kum çiğner gibi.

31 Mayıs 2025 11:15
013.Seviyor.

  • Galaksimizi görüyoruz bu fotoğrafta, sonsuz çözünürlüklüymüş; Dünya’ya yaklaşıyoruz, kaçınılmaz karşılaşmaya doğru. Önce kulaklarımız parçalanıyor atmosferde, sonra bulutlarda donuyoruz. Türlü şekillerde tarlalar, binalar, insanlar; bir adamın sabit gözlerinde duruyoruz. Kendisine dair geçerli tek bilgi de şuymuş: Seviyor.
  • Çocukken okuduğum kitapta bahsedilen çim çorbası hala midemi bulandırır. O adam da burada (romanda) yaşıyormuş; mutlaka kahverengi ceketi ve tozlu pantolonu varmış. Omuzlarının dik durması düşünülemez zaten ya da farklı uzunluklarda kıllarla yüzünü kaplayan bir sakalı olmaması. Son detay: Maalesef, divâne işte.
  • İşte, bu adama benzemiyorum ben. Ceketim, pantolonum gri ve gözlerim simsiyah. Sadece bir ortak noktamız var: Burada olmaktan, tüm var oluşumuzu adayarak, iğreniyoruz.
  • Tasvir bittiğine göre, ki bu dördüncü madde de şiirin kırılma noktasıdır, asıl konuya dönebiliriz: Ustaca kıvranışım, sonrasında çok da bir şey başaramayışım. Sadece fotoğraflarım yüzünden sevilen ve kıyasıya nefret edilen ana karakter tavırlarım.
  • İşte, başka bir hâl bilmiyorum ben; bir tacı taşıyorum, sefaletle ilgili. Annesinin tek oğlu, azılı tanık, pek bilinmeyen (umursanmayan) şeyleri kıymetli bulan. Kendimi tarif ediyorum biraz daha, dinlemiyorsunuz artık.
  • Nedense, tam on iki yıl önce, eve dönerken ağlıyorum metroda, milletin ortasında. Akşamki öğünümü mikrodalgada döndürüyorum. Fotoğraf falan yok o sıra, yalnızca ruhumu çürüten bir iş ve paranın satın alabileceği görece ufak şeyler.
  • Sorun şu ki, yirmilerimi böyle çarçur ettim. Demiştim, bilmiyorum bazı şeyleri. Hızlandırılmış şekilde etüd ettim kimilerini otuzlarımın sonlarına doğru ama, geç kalmışlığım peşimi bırakmadı. Nihayet o adama benzedim, yediğim şey de papatyalı tost.
  • Yani, sormak isterim: Hakkım değil mi inatla, bir daha sevmek?

28 Mayıs 2025 22:19
012.Yazmak istemiyorum.

  • Nasıl hırpalandık ama? Çok bu yıldı her şey; süratli, kaydırmalı. Umulmadık anda bir yüzleşme daha; sonsuz yansımaların ortasında, var gücümüzle patlamayı umarak bir Rus ruleti.
  • Sonra, fren pedalından bacağımıza saplanan sipsivri kramp. Her şeye rağmen, vazgeçmeyişimiz bir de; sonra, safça, “Her şey geçer.” deyişimiz, nedense birkaç dilde.
  • Evden çıkıp, oraya buraya, içimizden nasıl geldiği belirsiz bir enerjiyle yürüdük.
  • Hiç istemiyorum yazmak, daha büyük bir azap tanımadım. İnternet üzerinden birini öpmenin yollarını aramak gibi veya dada tombaladan kelime seçmek gibi tam da bunları yazmak.
  • Hiçbir şey soramayan insanlara özgü bir sağlık problemiymiş benimki. Aklıma bir daha hiçbir soru gelmesin diye dört ayrı ilaç kullanacakmışım. Evet, hayatımın sonuna kadar.
  • Yok mu bir şarkı, sözlerini çalayım? Hiç kimse bilmesin, benim zannetsinler o lafları. Ödünç alayım, mesela; tamıtamına çevirmeden, sadece ana fikri Türkçeye uyarlayarak. Daha önce yaptım, yine yaparım.
  • Cadının sonsuz gözleri, fablın en küçük hayvanı, Çirkin’in bana benzerliği. Hiçbirini dinleyecek hâlim yok, oysa ne severim başkalarının dünyalarına kaçmayı.
  • Mümkünse, makul bir gece diliyorum hepimize.

28 Mayıs 2025 22:19
011.Uğursuz yaz.

  • Yaşamımın bir arka plan müziği varsa o da genç ölümdür.
  • Kısa sürer Galata Köprüsü’ndeki yürüyüşlerim, artık hiçbir fotoğraf sunamaz bana ve tembeldir bu köprü; küçükken sadece bir kere açıldığını gördüm.
  • Geceydi, köprüyü geçemeyeceğimizi anlayınca uykulu bir rota seçtik; ben de ışık kirliliğinin gönülsüz laciverti gökyüzünü izledim.
  • Biraz da bu yüzden, hayalini kurduğumuz yerlerin ağaçları da güdüktür; batıcı, yakıcı. Bildiğim en güzel bahanedir güneş, bu eşsiz sefalet için.
  • Neden üzüldüğüm bilinmesin isterim. Şehir merkezinden uzakta, yüksek apartmanlı bir sitede, birçok Temmuz büyüdüm. Ben hala aynı şeylere üzülürüm.
  • Büyük ihtimalle bu yüzden, gürültülü severim. Herkes bilsin, rezil olalım, kimileri bizden tamamen vazgeçsin isterim.
  • Haziran en mevsimsiz aydır benim için. Havasından, ışığından değil. Dokunulmaz hissettiğimiz yaşlarda, yaşamla doku uyuşmazlığımız gibidir.
  • Tam da bu yüzden, orman yangını bir uyku boyunca sürer her Ağustos: Herkes, aynı anda değil belki ama, o ayda ölür.

28 Mayıs 2025 13:22
010.İlk defa böyle sevmek.

  • Gündüz, duru dudaklarınız var, aklıma peri kelimesini getirip duran.
  • Gece, simsiyah kirpiklerinizin gölgeleri var; doğru ışıkta hayatımı mahvedecek bir hâliniz var.
  • Bir canavarken bile, bu tatlı sonu kabullendim. S e v g i koydum olup bitenin adını. K o r k u dolu, hiçbir yere varmayan endişeli bir harita yüzüm.
  • Yine de kaçabileceğiniz patikalar yaptım sizin için; izinizi kaybettirebileceğiniz kısa yollar araladım ve bir orman yükselttim ellerimle, sırf benden saklanın diye.
  • Sol elinize ilk defa dokunduğum anın var olmayan fotoğrafları gibi olacak gidişiniz, kabuslarıma göre. Ani ama hesaplı, tutkulu ama şefkatli.
  • Ve Türkçedeki diğer tüm kelimeler, aynı anda. İşte, bu şiirlerin teşebbüs ettiği şey de bu ya.
  • Birazdan söyleyeceklerime kuruyorum dijital saati, huzurlu: İlk defa böyle seveceğim.
  • Birazdan söyleyemeyeceklerinize kuruyorum kendimi, mutlu: İlk defa böyle öleceğim.

26 Mayıs 2025 20:27
009.Kalbimden vazgeçebilirim.

  • Kadıköy’müş; yürüyorum, yakışıklı, Mayakovski’den çok daha yaşlı.
  • Küçük bir kamera var boynumda; dünyaları çektim, görünmezmişim, ya da ben öyle anlıyorum kimi hâl ve tavırlardan.
  • Beni fark ediyorsunuz, tüm falsolarımla. Eteğinizin altına başını uzatmış bir uyku felci şeytanıyım o an için.
  • Adagio anlatılıyor bu hikâye. Sabırsızlıkla kasetin deliğine kalemi takıp döndürmek istiyorum bandı; ama başa mı varacağız, sona mı?
  • Dinleyince anlıyoruz ki tam ortasındayız şarkının. Pek bilmediğim bir dilde, bir köpeğin gölgesinden bahsediliyor, kalanını kaçırıyorum.
  • Aynı aksi yüz bu, görmekten bıktığım. Gülmeyi fazlaca geç öğrenmiş her insan gibi, ben de bilmiyorum bazı şeyleri. Elimde değil!
  • Yetişmek, zamanla inatlaşmaktır bir bakıma; kazanamayacağım savaşlar için hep erkenciyimdir tam olarak bu yüzden.
  • Benimkinden vazgeçiyorum, sizin kalbinizde atıyorum bir süre; böyle iyi, böyle güzel.

26 Mayıs 2025 16:31
008.Geceleyin konuşulanlar.

  • Nihayet çocukluğum değil. İçimden çekilmiş bir yaz da değil. Hayattan koparıp aldığım bir şey bu; ama cidden, iyi ki çocukluğum değil.
  • Artık bir yumruğum yok, ya da yüzümde patlayan siyah-beyaz bir darbe.
  • Otuz beş yaşımdan sonra keşfettiğim hayatın bahsinin burada geçmesi de tesadüf değil.
  • Kusursuz dikdörtgen olmayan odada çalıyor en sevdiğim şarkılar (hepsini kendim buldum), her seferinde yasakladığımız kelimeler gibi birazcık sessizce.
  • İkna oluyorum ki, bir derdim var. Fotoğraf çekiyorum, yazıyorum; orada duruyor işte, görmüyor musunuz?
  • Baharın ihtimalleri derken, sizden bir mesaj geliyor. Ellerimden ekrana taşan bir merakla bakıyorum; sadece kalpmiş, seviniyorum ben buna.
  • Yastığın serin tarafı yüzünüz; yanağımla temas ediyorum önce, sonra dolmasınlar diye içime çektiğim gözlerimle. Uyuyoruz.
  • İlk defa sözlükteki karşılığını tamamen unutarak huzurdan bahsedebiliyorum.

25 Mayıs 2025 14:48
007.Liste şiir.

  • Şu kesin ki: İçe yönelerek.
  • Sekiz madde veya dize; ne olduğu, yozlaşmaya ne kadar gönüllü olduğunuza bağlı.
  • Bir oturuşta (saati de not ederek).
  • Dördüncü madde veya dizede tereddüt ederek (patisiyle vazgeçen bir kedi gibi).
  • Daha çok konuşur gibi.
  • Ama seslendirilmezse iyi olur.
  • Bir de, mutlaka bir takıntısı olmalı: Benimki hatırlamak.
  • Alın size yepyeni bir manifesto; alın size, nihayet, evden çıkmaya gerek kalmadan yapılabilen bir şey!

24 Mayıs 2025 00:48